Tanınmış Avukat Murat Metin Hakkı, Rum yönetiminin KKTC’deki mal mülk konusunda tutuklama girişimlerinin perde gerisine yönelik önemli bir iddia ortaya attı.
“Kimin ne malı var biliyorlar”… Avukat Hakkı, “Rum istihbaratı Kuzey’de çok aktif. Kimin nerede ne mal tuttuğunu biliyorlar. Bir müvekkilimin Baf’ta 180 dönüm arazisiyle ilgili davasında dediler ki; “Müvekkilinize Türk yönetimi tarafından 1969 senesinde Kızılbaş’ta tek kat 100 metrekarelik bir ev tahsis edildi.” Bunu bile buldular. İçişleri Bakanlığı ve Tapu Dairesi’nde bilgi belge ve kayıtlara erişme olanakları var.” diye konuştu.
“Hedefleri ekonomiyi çökertmek”… Rumların tutuklama girişimlerinin yüzlerce isimle olmayacağını söyleyen Hakkı, “Maksatları KKTC ekonomisine psikolojik darbe vurmaktır.”dedi. Bu meselenin panzehirinin Taşınmaz Mal Komisyonu olduğuna vurgu yapan Hakkı, “TMK ne kadar çok dosya sonuçlandırırsa toprak da o kadar Türkleşir. O zaman kimse sizi ‘sahte devlet’ ya da ‘işgalci’ diye eleştiremez.” dedi.
Kıbrıs ÖZEL
Tanınmış Avukat Murat Metin Hakkı, KIBRIS TV’de yayınlanan Taşlar Dökülürken programına konuk oldu, mülkiyet meselesi çerçevesinde son günler yaşanılan tutuklama eylemlerine ilişkin yorumlarda bulundu.
Rum Yönetimi’nin KKTC ekonomisine psikolojik bir darbe vurmak için bu tutuklamaları gerçekleştirdiğine dikkat çeken Hakkı, bu meselenin panzehirinin Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) olduğuna vurgu yaptı. Hakkı, TMK’nın ne kadar çok dosya tamamlarsa sorunun çözümünün de o denli hızlı olacağı vurgusunda bulundu.
Avukat Hakkı, önemli bir iddiayı da ortaya attı. Rum istihbarat biriminin Kuzey Kıbrıs’ta aktif olduğunu söyleyen Hakkı, “Burada kimin nerede ve ne kadar mal tuttuğunu biliyorlar. İçişleri bakanlığı ve Tapu Dairesi’ndeki bilgi ve belge kayıtlarına erişiyorlar.” dedi.
“Kasım 1983’te terk edilmiş malların mülkiyeti KKTC’ye geçti”
Avukat Hakkı, öncelikle ada üzerindeki toprak varlığının istatistiklerini paylaştı. Kıbrıs adasının yüz ölçümünün takriben 7 milyon dönüm olduğunu söyleyen Hakkı, 1974 sonrasında oluşan hukuki duruma açıklık getirdi:
“1974 Mutlu Barış Harekâtı’ndan sonra bu 7 milyon dönümün yaklaşık 2.4 milyon dönümü Türk kontrolünde kaldı. Türk kontrolündeki 2.4 milyon dönümün yaklaşık 1.7 milyonu 1974 öncesinden Rum gerçek ya da tüzel kişilerine ya da kilise ve kilise bağlantılı kuruluşlara aitti. Güney’de ise yaklaşık 450-500 bin dönüm bir Türk mülkiyeti vardı. Buna EVKAF malları da dahil.”
Hakkı, 1983 yılında KKTC’nin kurulmasıyla Kıbrıs Türk Federe Devleti anayasasına göre bir değişikliğe gidildiğini belirterek, “13 Şubat 1975 itibarıyla terkedilmiş bulunan bütün taşınmaz malların mülkiyeti KKTC’ye geçti. Örnek vermek gerekirse bir mal kaydında Yannis yazıyorsa üzerine çizgi çekildi ve KKTC kaşesi vuruldu ve bundan sonra mülkiyet KKTC’ye geçince geçirdiği düzenlemelere binaen uygun gördüğü gerçek ve tüzel kişilere koçan verdi. Tapuda kayıt altındadır ama koçanı alan vatandaş malının 1974 öncesi sahibi bilmemektedir.” dedi.
“Rum İçişleri Bakanı Kıbrıs Türk mallarının idaresini ele aldı”
Benzer uygulamanın Güney Kıbrıs’ta da yapıldığını anlatan Murat Hakkı, sözlerine şöyle devam etti:
“1991 yıllarında gündeme geldi ve 139/1991 sayılı yasayı geçirdiler. Orada da bizdekine benzer bir şekilde Rum İçişleri Bakanı vasi sıfatıyla bütün Kıbrıs Türk mallarının idaresini ele aldı ve uygun gördüğü malı uygun gördüğü bedel karşılığında istimlak edilmesine emir verdi yani bir mal istimlak edilecekse o malla ilgili muhatap Rum içişleri bakanı oldu. O malla ilgili bir dava açılacak ya da dava savunulacaksa yine tek muhatap Rum içişleri bakanı kabul edildi. Rumlar dış propaganda maksatları için “ben kimsenin mülkiyet hakkında kağıt üzerinde dokunmuyorum” dedi. Kira gelirini de teorik olarak bir banka hesabında topladığını söyledi ama hiç öyle bir hesapta yok. Olsa bile o hesabın akıbeti hiç belli değil ve gizemli bir hesap olarak gizemini koruyor ve tamamen propagandaya hizmet eden bir durumda duruyor.”
Louzidou davası ve TMK’nın kuruluşu
Avukat Hakkı, “Anayasasının 159’uncu maddesi ile 1987 yılında AİHM’ye bireysel başvuru hakkını tanınması sonrasında Titina Louzidou isminde bir kadın 1987’den sonra 1989’da ilk davayı açtı ve konu 7 yıl boyunca AİHM’nin gündeminde kaldı ve AİHM, KKTC anayasasının 159’uncu maddesini yok hükmünde kabul etti. AİHM Türkiye’yi sorumlu tutarak, “Türkiye Louzidou’nun malını geri iade etmeli ve 1989 yılından 1998 yılına kadar geçen süre için 1 milyon Euro civarında tazminat ödemelidir dedi. Güneyde ise Türk malları ile ilgili bir sürü davalar açıldı ancak o dönemde Rumların Kıbrıs Türkleri tarafından AİHM’ne götürülmesine karşı çıktı çünkü Rumları biz AİHM’ye götürürsek Rum hükümetini biz Kıbrıs Türklerinin hükümeti olarak tanımış oluruz dendi ve siyaseten bu Türk tarafı tarafından teşvik edilmedi.” diye konuştu.
1996 yılında Titina Louzidou kararı çıktıktan sonra bin 500 Rum’un daha başvuru yapması sonrasında AİHM’in adanın kuzeyinde bir iç hukuk yolu oluşturulmasını işaret ettiğini anımsatan Hakkı, şöyle devam etti:
“2003 yılında Mal Tazmin Komisyonu oluşturuldu ve yasal düzenlemelerde bazı yetersizlikler oldu ama orada görülen ilk davalar sonucunda bazı yetersizlikler oldu ama sonunda bu sistem yerine oturdu. 2010 yılına gelindiğinde Taşınmaz Mal Komisyonu etkin bir iç hukuk yolu olarak tanındı ve Türk tarafına tazminat ödeyerek mülkiyeti de alma bağlamında büyük bir avantaj ve kolaylık sağladı. KKTC devleti lehine feragatname imzalanarak tazminat talep etme olanağı tanıdı ve 2008 yılında Acapulco yasası denen bir düzenleme geçirildi ve devletten kiracı olduğunuz malın mülkiyetini Rum hak sahibi ile bir anlaşma yaparak alma hakkı elde edildi.”
“Panzehir TMK’dır”
Murat Hakkı TMK’nın para ödeme yoluyla Rumların mallarını satın alma ve mülkiyet konusunu Kıbrıs Türkleri lehine çevirme adına yeni bir olanak yarattığını belirterek süreç içerisinde yaşanan maddi olanaksızlıklar nedeniyle komisyonun verimli bir şekilde ilerleyemediğini anlattı.
Tutuklamaların gündeme gelmesiyle TMK’nın yeni Başkanı Növbet Ferit Vechi’nin bunu ciddiye aldığını ve ayni ciddiyeti bir hukukçu olan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi Metin Feyzioğlu’nun da gösterdiğini söyleyen Hakkı, Hükümet nezdinde konunun anlaşılmasıyla önü tıkalı olan TMK’nın yaratılan olanaklarla yeniden etkin bir şekilde çalışmaya başladığını kaydetti. Hakkı sözlerine şöyle devam etti:
“2022’den itibaren paralarını Güney Kıbrıs’ta tutamayan Ruslar, Ukraynalı ve Musevi kökenli spekülatörler Kuzey Kıbrıs’a akın etti. Rumlar tutuklama eylemiyle KKTC ekonomisine psikolojik darbe vurmak istiyorlar. Burada ekonominin motoru inşaattır. Buna çomak soktuğunuz zaman ekonomik gelişimin sekteye uğrayacağı öngörülüyor. Bu nedenle Kişiler dikkatle seçiliyor. Bir avukat, bir müteahhit, bu defaki sefere belki bir emlakçı seçilecektir. Bunların panzehiri TMK’dır. Ne kadar dosya sonuçlanırsa melesinin önü açılır. Ben bu tutuklamaların yüzler binlerce kişi olacağını düşünmüyorum.”
“Ne kadar mal Türkleşirse o kadar meşru”
Kıbrıs sorununun 5-6 başlıkta ele alındığını ancak en önemlisi noktanın toprak olduğunu söyleyen Hakkı, “Üstünde bulunduğunuz toprak sizin ise kimse size karışamaz. Ne kadar çok toprak satın alınırsa Kuzey’deki anayasal durum o kadar meşru hale getirilir ve dünya ile entegre olur. TMK ne kadar çok dosya sonuçlandırırsak Kıbrıs sorunun da toprak zemini daha Türk olur. O zaman kimse sizi “sahte devletsiniz, işgalcisiniz” diye eleştiremez çünkü o toprak artık sizindir.” ifadelerine yer verdi.
Güney’de kalan Türk mallarına ilişkin soruya karşılık Hakkı, “Türkler ilgili davalarda geç kaldı. Konular AİHM’e 2020’lerde geldi. Ama Güney’de Türk mallarıyla ilgili pek fazla dava olmamasının bir nedeni de bazı göçmenlerin KKTC devleti lehine feragatname imzalayıp Kuzey’de çok fazla şekilde karşılığını almalarındandır. Tabi bu herkes için geçerli değildir.” dedi.
“Rum istihbaratı Kuzey’de çok aktif”
Murat Hakkı, çok önemli bir de iddia ortaya attı. “Rum istihbaratı Kuzey’de çok aktif. Kimin nerede ne mal tuttuğunu biliyor.” diyerek bu tutuklamaların nasıl gerçekleştiğine yönelik tahminde de bulunan Hakkı, Rumların KKTC İçişleri Bakanlığı ve Tapu Dairesi’ndeki her bilgi ve belgeye sahip olduğunu iddia etti. Bunu Güney’deki mahkemede yaşadığı bir olaya dayandıran Hakkı, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Bir müvekkilimin 180 dönüm Baf’taki arazisiyle ilgili davası vardı. Bize dediler ki; 1969 senesinde Kızılbaş’ta tek kat 100 metrekarelik bir ev tahsis edildi Türk yönetimi tarafından.” Bunu bile buldular. Buradaki İçişleri Bakanlığı ve Tapu Dairesi’ndeki bilgi belge kayıtlarına erişme olanakları var. Rumlar sizin eşinizden daha iyi bir şekilde biliyor sizin mal durumunuzu. Çok endişe verici bir durum.”
Rum Bakanlar Kurulu, Kıbrıslı Türk’e mal iadesi yapılmasını ve 2 milyon 123 bin 950 Euro tazminat ödemesini onayladı.
Avukat Murat Metin Hakkı, Dizdarköy ve Pera Chorio’daki taşınmaz mallarla ilgili olarak 2019’dan beri Güney Lefkoşa Kaza Mahkemesi’nde devam eden davanın sonuçlanma aşamasına geldiğini kaydetti.
Avukat Hakkı, davaya ilişkin Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) açıklama yaptı.
18 taşınmaz malda tamamen veya hisseli olarak hak sahibi olan davacının 1960 öncesi ailesiyle önce Türkiye sonra İngiltere’ye göç ettiği ve babasının 1998’de vefatıyla Türkiye’deki aile işlerinin başına geçtiğini belirten Hakkı, 1954’te vefat eden babaanne adına kayıtlı olan malların 2010’da başlayan tereke işlemlerinin 2014’te sonuçlandırılmasıyla tek torun olan davacının adına kaydettirildiğini söyledi.
“7 civarındaki taşınmaz malda onlarca göçmen evi inşa edildi. Bunların bazılarının içinden yol geçti veya bir takım bölümler civardaki okullara avlu olarak kullanım maksatlı tahsis edildi.” diyen Hakkı, müvekkilinin 2014’ten başlayarak birçok kez Rum Yönetimi İçişleri Bakanlığı’ndan ödeme ve iade talep ettiğini ancak cevap alamadığı için 2019’da dava açmak zorunda kaldığını anlattı.
“DAVACI, 74 ÖNCESİ ADADAN GÖÇ ETTİ VE KUZEY’DE ESKİDEN RUM MÜLKİYETİNDEKİ TAŞINMAZLARDAN İSTİFADE ETMEDİ”
Hakkı, müvekkilinin Rum mahkemesine mülkiyet hakkı ihlali iddiasıyla mal iadesi ve tazminat talebiyle başvurduğunu ifade etti.
Hakkı, başvuru ardından başlatılan dava sürecine ilişkin şunları kaydetti:
“Müvekkilimin ailesi ve bağlantıları uzun süre yetkili makamlarca araştırıldı. Kuzey’de 1974 öncesi Rumlara ait herhangi bir mülkten istifade etmediği teyit edildi. Mahkemede duruşma takviminin belli olmasıyla uzlaşı görüşmeleri hızlandı. Rum Hükümeti geçtiğimiz aylarda dostane çözüm önerdi.
Rum Bakanlar Kurulu’nun geçen hafta onayladığı uzlaşıya göre, halen göçmen tasarrufunda olan ve kamu maksatlı kullanılan 7 taşınmaz mal için toplam 2.123.950 euro istimlak tazminatının nakit olarak ödenecek. Toplam 91,292 metrekare büyüklüğünde olan kalan tüm mallar da vasilik yasası kapsamından çıkartılarak boş şekilde tamamen müvekkilinin serbest tasarrufuna sunulacak.”
Hakkı, Güney’deki Türk mallarıyla ilgili dava açan kişilerin 1974 öncesinde adadan göç etmiş ve Kuzey’de eskiden Rum mülkiyetindeki taşınmazlardan hiç istifade etmemiş biri olması halinde birçok kez tazminat aldığını veya malının serbest bırakıldığını da kaydetti.
“HALEN KUZEY’DE YAŞAYAN, 1974 SONRASI ADA DIŞINA ÇIKAN KİŞİLERİN DURUMU DAHA KARMAŞIK”
Halen Kuzey’de yaşayan veya 1974 sonrası ada dışına çıkan ve/veya mallarına 1974 sonrasında hükümetçe el konan kişilerin durumunun daha karmaşık olduğunu belirten Hakkı, bu durumun yakın zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gündemine gelecek üç davada ele alınacağını söyledi.
Avukat Hakkı, bu davaların ikisinin kendisinin takip ettiği Barutçuzade Ahmet Vasıf Efendi Vakfı mülkleriyle ilgili olduğunu ifade etti.