
Ayrıştırma tırmandırılıyor
Hukukçular, ülkede son günlerde toplumlararası ve toplum içerisinde bazı grupların kasıtlı olarak tırmandırdığı ayrışma temelli söylemlerin çok tehlikeli bir yere evrildiğini vurguladı.
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik düzenlediği Barış Pınar Harekatı’yla ilgili olarak sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya sosyal medyada saygı sınırlarını aşan ve hakarete varan söylemler kamuoyunda ciddi tartışmaların da fitilini ateşledi.
Hukukçular yaşananları endişe ile izlediklerini dile getirirken, sosyal medya hesapları üzerinden yapılan hakaret ve linç girişimlerinin farklı bir boyut kazanarak, tehlikeli bir yöne doğru evrildiğini kaydetti.
“DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÇİĞNENİYOR”
Avukat Ayşe Öztabay, genelde siyasilere; özelde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya yönelik sosyal medyada sarf edilen hakaret ve linç girişiminin toplumsal şiddet temelinde ele alınması gerektiğini ifade ederek, “Aslında en başta toplumda son zamanlarda yükselen, ‘toplumsal şiddetin önüne nasıl geçeriz’i düşünmemiz gerekmektedir. Neden çatıştığımızı bulmamız gerekiyor” dedi.
Bir kişinin düşüncelerinden ötürü maruz kaldığı sınırları aşan olumsuz tepkilerin ciddi tehlikeleri de beraberinde getirdiğini vurgulayan Öztabay, ülkede olmayan Bilişim Yasası’ndan da öte Anayasal bir hak olan düşünce ve ifade özgürlüğünün çiğnenmesi anlamı taşıdığını vurguladı.
DEMOKRASİ KÜLTÜRÜNDE ÜRKÜTÜCÜ TABLO…
Eleştirinin gayet normal olduğunu ancak eleştirilerin de belli sınırları olduğunu söyleyen Ayşe Öztabay, etik anlamda da ele alınması gereken bir zeminin söz konusu olduğunu kaydetti.
Demokrasi kültüründe ifade ve düşünce özgürlüklerinin kısıtlanması veya bir kişinin düşüncesinden dolayı hakaret ve tepkiyle karşılaşmasının oldukça ürkütücü olduğunu dile getiren Öztabay, “Düşünemez ve konuşamazsanız garabet düşüncenin esiri olmuş olursunuz. Bu da yaşayabileceğimiz en kötü şey olur”ifadelerini kullandı.
Avukat Öztabay, konuyla ilgili özel yasa olan Bilişim Yasası’nın çok ötesinde asıl korkutucu ve tedirginlik yaratanın Anayasal hakların çiğnenmesi olduğunun altını çizdi.
“TOPLUMDAKİ AYRIŞMALARIN DÜZELMESİ YILLAR ALABİLİR”
“Cumhurbaşkanı da olsa sıradan bir vatandaş da olsa, kendi duygu ve düşüncelerini ifade etme ve anlatma özgürlüğüne sahiptir her birey birilerine zarar vermeden” diyen Öztabay, özellikle siyasilerin bu noktada çok hassas ve titiz söylem ve davranışlarda bulunması gerektiğini kaydetti.
Öztabay, bazı siyasilerin dönem dönem yükselen olaylardan kendi menfaatleri uğruna yorum ve çıkış noktası belirleme eğilimi içerisinde olduğuna dikkat çekerek, bunun toplumlar arası veya mevcut ülkenin toplumu içerisinde ciddi ayrıştırmaları ve nefret söylemlerini tetikleyerek, düzelmesi yıllar alabilecek mesafe ve kopuşlara neden olduğunu ifade etti.
KİN, NEFRET VE CİNSİYETÇİLİK…
Son günlerde Kuzey Kıbrıs ve Türkiye Cumhuriyeti halkları arasında bir tansiyon yükselişinin söz konusu olduğunun altını çizen Öztabay, kimsenin kimseye düşmanlığı veya tahammülsüzlüğü olmamasına rağmen, bazı grupların cinsiyetçi ve toplumda ayrıştırmayı esas alan söylem ve davranışları nedeniyle işlerin rayından çıktığını söyledi.
Topluma da daha sağduyulu olma çağrısı yapan Ötabay, kin, nefret ve ayrıştırmanın kimseye bir fayda sağlamayacağı gibi, sağlıklı iletişim ve bütünlüğü de baltaladığına işaret etti.
KIBRIS TOPLUMU İNSANCIL…
Geçmiş dönemlerde kamuoyunun gündemine gelen birkaç olayda tepki gösterilmesine karşılık, kolluk kuvvetlerinin kişileri tespit edememesi nedeniyle işlenen suçun karşılıksız kaldığı ve suçu işleyen kişilerin küçücük ülkede tespitinin yapılamamasının toplum vicdanında ciddi anlamda huzursuzluk ve güven kaybı yarattığından da bahseden Avukat Öztabay, “Eğer biz bunu yapamıyorsak, vay halimize o zaman” diye konuştu.
Öztabay, Kıbrıs Türk halkının insancıl ve evrensel insan hakları temelinde bir yapısı ve yaklaşımı olduğunun altını çizerek, asla öfkeden, kavgadan beslenen ve bunu tırmandıran bir yapısının söz konusu olmadığını ifade etti.
“MAKAMIN MANEVİ KİŞİLİĞİ AŞAĞILANAMAZ”
Baraka Aktivisti ve Hukukçu Nazen Şansal ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı’nın, devletin başı olmak sıfatıyla toplumun bütününü temsil ettiğini ve bu makamın manevi kişiliğinin tahkir edilemez yani hakaret edilerek aşağılanamayacağını vurguladı.
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın, özünde barışa vurgu yapan ve aslında vicdanlı tüm insanların sesi olan açıklaması üzerine gerek Türkiye’den, gerekse ülkemizden verilen tepkilerin bir kısmı, ifade özgürlüğü sınırlarını aşmıştır” diyen Şansal, yaşananların Cumhurbaşkanlığı makamını dolayısıyla da tüm Kıbrıslı Türk halkını hakarete maruz bıraktığını ifade etti.
“LİNÇ KÜLTÜRÜNÜN BAŞLADIĞI YERDE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAZ”
Toplumların Cumhurbaşkanlarının görüşlerine katılmak zorunda olmadığını ve seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’nın da eleştiriye tabi tutulabileceğini söyleyen Şansal, “Bu, demokrasinin ve ifade özgürlüğünün bir gereğidir. Ancak hakaretin, dahası nefret söyleminin ve linç kültürünün başladığı yerde artık ifade özgürlüğünden bahsedilemez. Evrensel insan hakları bağlamında da bu böyledir; İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ‘İfade Özgürlüğü’nü ortaya koyarken 17. maddesi ise ‘Hakları Kötüye Kullanma Yasağı’ ile bu özgürlüğün sınırlarını belirlemiştir” dedi.
HAKARETE VARAN SÖYLEMLERLE, SOSYAL MEDYADA SUÇ İŞLİYORLAR…
Ceza Yasası’nda da hakaret ve nefret söylemlerinin suç olarak düzenlendiğinden bahseden Şansal, “Dolayısıyla Akıcı’nın fikirlerine karşı eleştirilerini, sosyal medyada veya basında, kişisel veya makamına yönelik hakaret boyutuna vardıran herkes suç işlemektedir” diye konuştu.
Öte yandan bir ülkenin demokratik yollarla seçilmiş Cumhurbaşkanı’na başka bir ülkeden sarf edilen hadsiz ve çirkin sözlerin de uluslararası diplomasiye uymadığı gibi tüm Kıbrıslı Türk halkının onuruna ve demokrasi algısına yapılmış saldırı olduğunun altını çizen Şansal, “Aslında bu sözlerle, bağımsız olmamamızın, TC’nin her konudaki politikalarına aynen tabi olmamızın istendiği ortaya konmaktadır”ifadelerini kullandı.