Bertan Zaroğlu: Hukuk sisteminde pek çok sorunlar yaşıyoruz

Bertan Zaroğlu: Hukuk sisteminde pek çok sorunlar yaşıyoruz

Meclis’te bütçe görüşmelerinde konuşan YDP Milletvekili Bertan Zaroğlu ülkede hukuk sisteminde birçok sorun olduğunu söyledi. “Ülkemizin hukuk sistemde; pek çok sorun olduğu yadsınmaz bir gerçektir“ diyen Zaroğlu’nun Meclis’teki konuşmasının tamamı şöyle;

“Bunların başında; mali kaynak sorunu, normatif yani yasal sorunlar, güncelliğini yitirmiş yasal düzenlemeler ve nitelikli/liyakatlı insan kaynağı gibi sorunlar gelmektedir. Ancak; niyet olması halinde, tüm bu sorunların, çözülemeyecek sorunlar olmadığını düşünmekteyim. Hukuk sistemindeki sorunların yanı sıra; ceza ve hukuk davalarındaki mevcut durum ise, maalesef içler acısıdır..
Öte yandan; Hukuk sisteminin, hali hazırda ki mali kaynak sorunu bir yana; Mahkemelerin çağdaş seviyede hizmet verebilmesi için, çok ciddi yatırımlara da ihtiyaç duyulmaktadır.. Altyapı, donanım ve fiziki imkanları sağlamadan, hizmetlerin çağdaş seviyeye gelmesini beklemek ise, elbette ki hayaldir.“

CEZA ARTIRMA ÇARE DEĞİL
“Sayın bakan, değerli milletvekilleri.. Ülkemizde; içinde bulunduğumuz çağın gerektirdiği, pek çok düzenlemenin, yapılmamış olmasının yanı sıra, pek çok yasal düzenleme de, güncelliğini yitirmiş ve çağın gereklerini karşılamaktan uzak kalmıştır. Örneğin; icra işlemlerinde ki sorunlar; günümüzde yargı hizmetlerinin en fazla aksayıp, geciktiği nokta olmaktadır. Başlatılan icra takipleri; pek çok yönü ile, çağdaş hukuk normlarına uymayan mevcut düzenmeler nedeniyle, ya SEMERESİZ KALMAKTA, ya da senelerce süren yargı süreçleri ile baş başa kalınmaktadır. Sistemde yer alan sorunlar elbette ki; icra hukuku ile sınırlı değildir. Nitekim bir başka hususu önemle ifade etmeliyim ki. Ceza Yasasındaki boşlukların, ‘aynı ana vatanın 2005 yılında yaptığı gibi, aslına sadık kalınıp, reformist bir anlayışla baştan aşağı değiştirilmesi yerine’, cezaların sürekli olarak artırılmasının önüne geçilmesi bir zarurettir. Çünkü; sadece CEZALARI ARTTIRMANIN, hiçbir zaman ve tek başına, SUÇLARI ÖNLEYİCİ BİR TEDBİR OLMADIĞI. Yani yaraya merhem olmaktan ziyade, pansuman tedbiri bile olamadığı da, uygulamada GÖRÜLMEKTEDİR.“

CEZALARIN VERİLİŞ DURUMU
“Ülkemizde suç ve suçlu ile mücadele edebilmek için; “Suçun sebepleri analiz edilip değerlendirilmeden, ona zemin hazırlayan koşullarla mücadele edilmeden, sadece her şey olup bittikten sonra yüksek cezalar vermekle, suçun önüne geçilemeyeceği de” bilinen bir gerçektir.. Bir örnek vermek gerekirse; son dönemde Yüksek Mahkeme, ölümlü trafik kazalarına en üst limitten cezayı vermeye başlamıştır.. Oysa ki; hafif olgulu ve gerçekten bir anlık dikkatsizlik sonucu ortaya çıkan veya müteveffa da dahil, ‘yol hatası, ışıklandırma yetersizliği ve sair’ gibi dış etkenlerin kusurlarının da sebep olduğu kazalarda dahi; ciddi hapislik cezaları kesilmektedir.. Benim gözlemime göre; bu uygulamada, medya, sosyal medya ve kamuoyunun tepkilerinin etkili olduğu görülmektedir.. Bu tepkiler de gerçekten, çok dikkat çekicidir. Zira; mahkemelerde çıplak gözle de görmekteyiz ki, ölümlü trafik kazaları, sanıklarına yönelen sözel veya fiili tepkiler, çok daha ağır suçlardan yargılanan sanıklara, örneğin cinayet veya tecavüz sanıklarına gösterilmemektedir..”

PEK ÇOK SORUNLAR VAR
“Gelelim, Hukuk sistemimizdeki en ciddi sorunlar nelerdir sorusunun cevabına.. Kurumsal anlamda; her alanın da sorun bulunan bir ülkenin, elbette ki hukuk sistemi de, bu sorunlardan nasibini almaktadır.
Nihayetinde Mahkemeler, devletin.. Hukukçular toplumun, birer parçasıdırlar ve ülkenin bütününü etkileyen olumsuz koşullardan ayrı düşünülemezler.. Yine de görece olarak yargının, ülkedeki kurumlar arasındaki güven endeksinde en üst sıralarda olduğuna ilişkin ciddi bir konsensüs olduğunu da görmekteyiz.. Tüm sorunlara karşın, mevcut olan bu güvene ilişkin sebebi ise; Anayasal anlamda sağlanmış bulunan yargı bağımsızlığının, bir şekilde fiilen korunmaya devam edilmiş olması’ şeklinde ifade edebiliriz. Hukuk sistemi açısından sorun olarak sıralanabilecek pek çok husus daha bulunmaktadır.“

Ancak; bunları yapısal anlamda, ana başlıklar halinde ele alacak olursak, şöyle gruplamak mümkündür..

1 Mali Kaynak Sorunu:
Yargı hizmetleriyle ilgili giderler, genel bütçe içerisinde mahkemelere ayrılan yıllık kalemlerden karşılanmaktadır.

Bu durum ise; ancak personel giderlerini ve rutin hizmetlerin finansmanını karşılamaktadır.
Buna karşın mahkemelerin çağdaş seviyede hizmet verebilmesi için; çok ciddi yatırımlara ihtiyaç vardır.

Çünkü; altyapı, donanım ve fiziki imkanları sağlamadan, hizmetlerin çağdaş seviyeye gelmesini beklemek sadece bir hayaldir.

2– Normatif yani Yasal sorunlar:
Mahkemeler, adalet hizmetini yerine getirirken, mevcut yasal mevzuatla bağlıdırlar..
Başka bir ifadeyle yasalar, yargıçların takdirinin çerçevesini oluşturur..
Bu çerçevenin dışına çıkılamaz.

Yani bu bağlamda, yasaların ve alt mevzuatın da, çağdaş adalet hizmetinin ortaya çıkmasına elverişli olması gerekir.

Oysa ki ülkemizde, içinde bulunduğumuz çağın gerektirdiği pek çok yasal düzenleme yapılmamış; pek çok yasal düzenleme ise, güncelliğini yitirmiş ve maalesef çağın gereklerini karşılamaktan çok uzak bir noktada kalmıştır.

3- Nitelikli ve liyakatlı insan kaynağı sorunu:

Adalet gibi bir hizmetin ortaya çıkmasına aracılık eden yargıç, savcı, avukat, Veya genel ifadeyle hukukçuların, oldukça özellik arz eden bir mesleki faaliyet yürüttükleri hususu tartışmasızdır..

Böyle bir mesleği icra edecek kişilerin ise; BAŞTA YARGIÇLAR OLMAK ÜZERE, çok iyi bir eğitim almış, nitelikli ve liyakatlı kişiler olması gerekir.

Oysa ki; üniversitelerdeki eğitimin durumu bir yana, şu an mevcut olan sistem, hukuk mezunlarının avukat olarak yetiştirilip kaydedilmeleri esnasında da; avukatların yargıç ve savcı olarak atanmalarında da, nitelik ve liyakatı saptamaktan uzaktır.

Yukarıda belirttiğim sorunların, devlet ve yargı mensupları tarafından aşılamayacak veya çözülemeyecek sorunlar olduğunu düşünmemekteyim..

Ancak; ülkemizde yargıçlık mesleğinekabulde, ön görülen şartları da mutlak surette gözden geçirmek gerekir..

Çünkü ülkemizde YARGIÇ OLABİLMEK İÇİN, BURADA İSMİNİ VERMEK İSTEMEDİĞİM ‘3 AİLEDEN BİRİNE MENSUBİYETİN ŞART OLDUĞU İDDİASI’ ÇOK CİDDİ OLDUĞU KADAR, ÇOK DA VAHİMDİR..

Şayet bu iddia doğru ise, SİSTEMİN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ, ADALET SİSTEMİ TEMELDEN DİNAMİTLENMİŞ DEMEKTİR Kİ, BÖYLESİ BİR DURUM AYNI ZAMANDA, ÜLKEDE ADALETİN BÜYÜK ÖLÇÜDE BAZI AİLELERİN TEKELİNDE OLDUĞU SONUCUNU DOĞURUR..

Bırakınız KKTC’ Yİ, PATAGONYA MUZ CUMHURİYETİNDE BİLE, BÖYLESİ BİR DURUM KABUL EDİLEMEZ..

Hazır yargıçların seçimi ve atanması konusuna girmişken, ÇOK VAHİM BİR BAŞKA TABLOYA DEĞİNMEDEN GEÇEMEYECEĞİM..

ÇARK EDEN YARGIÇ!
Ülkemizde bir adam var.. Eski kıdemli yargıç ve yeni avukat. Hani şu kıdemli yargıç sıfatıyla yargılama yaptığı dönemde, “..yurt dışında master yapmağa gidiyorum..” deyip, sonra aniden ÇARK EDEREK, AVUKAT CÜBBESİ GİYEN ZAT… Şimdi soruyorum?.. Bu zatın, yargıçlık mesleğini aniden terk edip, ülke sınırları içerisinde, hemen ertesi gün, avukatlık mesleğini İCRA ETMESİ NE DERECE DOĞRUDUR? Nitekim; hukuk sistemi tam anlamıyla oturmuş batı ülkelerinde, bu konuda bir yasal engel bulunduğunu da bilmekteyiz..
Örneğin; T.C. de olduğu gibi,
Hakimlere; GÖREV YAPTIKLARI YARGI ÇEVRESİNDE, ‘EN AZ 3 YIL SÜRE İLE AVUKATLIK YAPMA İZNİ VERİLEMEDİĞİ’, BİLİNEN BİR GERÇEKTİR..

O halde; ülkemizin hukuk sistemi, nasıl bir sistemdir ki, İSTİFA EDEN BİR YARGIÇ ERTESİ GÜN, AVUKATLIĞA BAŞLAYABİLMEKTE, ÜSTELİK DAHA DA VAHİMİ, BİZZAT YARGILAMA YAPTIĞI BİR DAVADA, DAVACI veya DAVALI VEKİLİ OLABİLMEKTEDİR?

Gelin bu duruma ilişkin, olayı somut bir örnekle anlatalım ki; konu daha iyi anlaşılsın..

Malumunuz bu ülkede; Afrika Gazetesine saldırı olayları oldu..

O davanın sanıklarını malum kişi, YARGIÇ sıfatıyla yargıladı ve mahkûm etti..

Buraya kadar tamam..
Ancak; yetmedi aynı şahsiyet, Afrika Gazetesinin karikatür davası da, ceza yargıcı olarak önüne geldiğinde, yanılmıyorsam dava dinlenmeye hazırken, ‘kendi programı müsait olmadığı’ gerekçesi ile, davayı 2.5-3 ay gibi bir süre ile erteleyip, yani yeni adli yıla bıraktı..

Sonrasında da, yargıçlıktan istifa etti ve ertelediği karikatür davasına sanık avukatı olarak dahil oldu..

Değerli arkadaşlar..

Böylesi bir sistem; TEK KELİMEYLE AKILLARA ZİYANDIR..

Bu durum elbette ki, ne hukuka, ne hukuk etiğine, ne de vicdana sığar..

Kendisini; bu kürsü den şiddet leprotesto ediyor ve hukuk etiğine uygun davranmaya çağırıyorum..

Yazıklar olsun böylesi bir sisteme.. Yazıklar olsun!..

Sayın bakan değerli milletvekilleri…

ÖNEMLE VURGULAMAK İSTERİM Kİ, aslında tüm yargısal sorunların çözümünün temelinde, ‘NİYETİN VAR OLMASI’ şarttır..

Şahsen bu meselelerin çözümü için, mevcut hükümette NİYETİN OLMADIĞI KANAATİMİN YANI SIRA, aksine olması HALİNDE ise, elbette ki çözüm sağlanabileceği kanaatindeyim..

Ama dedik ya..
Niyet yoksa, elbette ki çözüm de olmaz..

“Yargının bir başka sorunu da; YARGI kararlarının icra edilememesi, böylece yargıya olan inancın azalmasıdır.. ”

Çünkü; yargı kararlarının icra edilememesi, toplum nezdinde, sorunların mahkemeler aracılığı ile çözülebileceğine olan inancı azaltmakta; kötü niyetli kişilerin suistimallerine zemin hazırlamakta, böylesi bir durum da, hem sosyal, hem de ekonomik hayata olumsuz etki yapmaktadır.

Bu bağlamda yukarıda belirttiğim sorunların aşılması için, KIBRIS TÜRK BAROLAR BİRLİĞİ’ NİN;
“İcra sisteminde yapısal değişiklikler içeren, bir yasa değişikliği..” üzerinde çalışmayaptığını’ biliyorum..

UMARIM, bu çalışma bir an önce biter, bir an önce MECLİSE GELİR, İVEDİ OLARAK DA YASALAŞIR..

Özetle; bu suçlardan yargılanan insanları taşlamadan önce, bu hususu da akılda tutmak da şarttır..

DÖVİZDEKİ DURUM
Yine çok vahim bir tablo da; Türk Lirası’nın döviz karşısındaki değer kaybı nedeniyle, alacak-verecek davaları, boşanma davaları gibi davalarda, artış olması noktası da, tüm çıplaklığı ile karşımıza çıkmaktadır..

Böyle bir tespiti yapmak, belki şu an biraz erken gibi gözükebilirse de, bilinen bir gerçek vardır ki, dövizdeki artış nedeniyle, ekonomik ve ticari hayattan, insanların günlük yaşamına kadar, son derece olumsuz etkiler, elbette ki olacaktır.

Nitekim, bu kriz daha önce de yaşanmış, keza daha önceki kriz dönemlerinde de, aynen böyle olmuştur..

O halde; krize rağmen iktidar tarafından, ADALET MEKANİZMASININ DAHA SAĞLIKLI İŞLEYİŞİNE YÖNELİK,hiç bir somut ÇARE ve ÇÖZÜM ÜRETİLMEMESİ DE, DÜŞÜNDÜRÜCÜ OLMAKTAN ÖTE, VAHİMDİR!.

Başka bir ifade ile İCRAATIN;
“…ne yapabiliriz ki; ülkede kriz var, adımız HIDIR, ELİMİZDEN GELEN BUDUR..” mantığı ile hareket etmesi, kabul edilemez bir olgudur..

Ayrıca önemle altını çizmeliyiz ki; böylesi bir durum, hükümetin; ‘bir icra organı olduğunu unutması’ gibi bir sonucu da ortaya çıkartır ki, işin en ürkütücü olan tarafı da budur..

Sn. Bakan değerli milletvekilleri..

Bir söz vardır..
GECİKEN ADALET ADALETDEĞİLDİR..

İşte bu sözden hareket edecek olursak; gecikmesi nedeniyle, VATANDAŞIN ADALETE OLAN GÜVENİ TEMELDEN SARSILIRSA, bu durumda ülkemiz, DEMOKRATİK bir HUKUK DEVLETİ OLMAK..’ niteliğini büyük ölçüde yitirir…

Bunun sonuçları da son derece vahim olur..

Tam da bu noktada; sn. bakana sormak isterim..

Adaletin gecikmemesi, yargılamaların uzamaması için, yaklaşık bir yıldır iktidar olmanıza rağmen, hangi çözümleri ürettiniz hangi adımları attınız?

Daha doğrusu çıkıp bu kürsüden somut olarak; şunu yaptık, bunu yaptık, diye tek tek sıralayabilir misiniz?

Bence asla sıralayamazsınız..

Çünkü; bugüne dek hiç bir somut adım atmayıp, üstelik de sürekli yerinizde saydınız..

Çünkü; siz ve sizin mensubu olduğunuz parti için, ADALET REFORMU, asla ÖNCELİKLİ bir konu olmadı..

Yani; ‘böyle gelmiş böyle gider mantığı’ ile hareket etmeniz nedeniyle, çözüm üretmek den ziyade, günü kurtarmakla zaman geçirdiğiniz, apaçık ortadadır..

Siz bu konuda STATÜKOCUSUNUZ..

O MAKAMDA KALDIĞINIZ SÜRECE, STATÜKOYU KORUMAK UĞRUNA, HİÇ BİR ŞEY YAPMAK İSTEMEDİĞİNİZ DE, APAÇIK ORTADADIR..

Sözlerime son vermeden önce iki hususa daha temas etmek isterim. İlk olarak; yukarıda yer alan söylemlerime ilişkin pekiştirici olması için, somut bir örnek vermek isterim..

TC ile KKTC arasında imzalanan ve 2016- 2018 dönemini EKONOMİK İŞBİRLİĞİNİ kapsayan YARDIM PAKETİ içerisinde; KKTC de YARGI REFORMUNUN YAPILABİLMESİ için, yani başta TÜRKİYE’ DE halen uygulamada olan ULUSAL YARGI AĞI (UYAP) PROJESİ gibi projelerin, hayata geçirilmesi de BAŞTA OLMAK ÜZERE, bir çalıştay yapılması ve hasıl olacak sonuca göre, YARGI REFORMUNUN TEŞKİLAT, ARAÇ GEREÇ ve PERSONEL BAŞTA OLMAK ÜZERE, CİDDİ anlamda MADDİ KATKI SAĞLANMASI KONUSUNDA, TARAFLARCA MUTABAKAT SAĞLANDIĞI BİLİNMEKTEDİR…

Ne var ki o günler de Sn. M. ALİ TALAT’ IN başını çektiği bazı gruplar ise, CTP de dahil olmak üzere, buna çeşitli bahaneler üreterek karşı çıkmışlardır..

Şimdi gelinen noktada ise; yine başta sn. TALAT olmak üzere, aynı cenah, çeşitli mecralarda, bu söylemleri unutmuşcasına, TAM TERSİ SÖYLEMLER DE BULUNMAKTADIRLAR..

Bu durum dahi tek başına; siyasi yelpazenin SOLUNDA YER ALAN partilerin ve yine bu düşüncedeki Siyasetçilerin yaptıkları yegane işin, her daim ÜRETMEK yerine, ‘HER ŞEYE PEŞİNEN KARŞI ÇIKMAK ve karşı cenaha LÂF YETİŞTİRMEK DEN’ başka bir şey olmadığının, en somut göstergesidir..

Gelinen noktada CTP ‘nin başını çektiği mevcut hükümet de; aynıçizgide hareket ederek, YARGI REFORMU YAPMAK YERİNE, ‘PARA YOK’ GİBİ KOMİK BİR GEREKÇENİN ARDINA SIĞINMAKTA, sonrasında da düğünde oynamak istemeyen gelin misali, “..YERİM DAR, YERİM DAR..” bahanesi arkasına saklanmaktadır..

Günün sonunda gelinen durum, aynen budur sevgili arkadaşlar…

Peki ama çözüm mü?
Elbette ki bitmez. Çünkü demokrasi de çare bitmez..

Hükümet olarak yapın çalıştayınızı, KKTC Barosu, Yüksek Mahkeme ve Başsavcılık başta olmak üzere çözüm önerilerini ve görüşlerini alın, nihayetinde bir önceki protokol gereği maddi kaynak da hazır,gereğini yapın..

Bu kadar basit..
Ama niyet önemli niyet, DEĞERLİ ARKADAŞLAR…

Bu yönde bir NİYETİN DE, mevcut hükümette olmadığı hiç kuşkusuzdur..

Son olarak önemle ifade etmek isterim ki, bu ülkede adalet bakanlığının kurulması zorunludur değerli arkadaşlar. Düşünün ki, yargı teşkilatının başında ve halen bütçe görüşmeleri esnasında karşımızda muhatap alabileceğimiz bir bakan dahi yoktur. Başka bir ifade ile teşkilat sahipsizdir. Sahipsiz teşkilatın sorunlarını kim çözecektir.

Ülkede yargı reformu denilince iktidarlar, konsensus sağlanamadığı gerekçesi ile topu sürekli muhalefete atmakta, muhalefet ise iktidara “kuvvetler ayrılığının en önemli erki, sizin elinizde. Yapın yasayı geçirin meclisten, bizden ne beklersiniz “ şeklinde söylemde bulunarak genelde topu iktidara iade etmektedir.

Yani kısacası bu konu çözüme ulaştırılmak yerine sürekli gelgitlerle havanda su dövülmektedir.

Tekraren ifade etmeliyim ki; bu ülkede adalet mekanizmasının sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için, tezelden adalet bakanlığının kurulması şarttır.

Sözlerime burada son verir, Hepinize saygılar sunarım.“